29 Ocak 2008 Salı

İLK ROYAL ICING DENEMEM VE KAYSERİ'DE KAR:)))

Dün sabah gözümüzü açtığımızda Kayseri'yi kar kaplamıştı... Canım yurdum ne güzel bir yer... Hani ilkokuldan beri öğrendiğimiz 4 mevsimin birarada yaşanması vardır ya... işte onu son zamanlarda hakkıyla yaşadım... Geçen hafta Denizli'de incecik hırkalarla gezerken dün akşam Kayseri'de aşağıdaki fotoğrafta olmak ilginç gerçekten:))) Dün bütün gün zaman zaman tipi şeklinde zaman zaman lapa lapa kar yağdı... açtım perdeyi bütün gün izledim.... harikaydı bence... bir taraftan karın keyfini yaşarken sıcacık evimde bir taraftan da Rabbime dua ettim sokakta kalanlara yardım etsin diye...

Akşam eşimin eve gelme çabalarını pencereden izledim... araba saplandı aşağıda kara... gelen geçen herkes bir el attı çıkarabilmek için ama nafile... yaklaşık yarım saat araba aynı yerde debelendi durdu... en sonunda bir yardımsever vatandaş arabanın üstüne oturdu da çıktı araba saplandığı yerden... adam kan ter içinde kapıyı çaldı ve ben çocuk gibi atladım üstüne "aşkııııım ne güzel yağıyo di mi kaaarrrr" diye... neyseki ters bir bakışla atlattık:)))

yemek yedikten sonra benim ısrarlarımla yürümeye indik... hayatımda ilk defa bu kadar çok kar gördüm... tabii makinamız olmadığı için artık telefonla çekilmiş bir tek kar resmimiz var elimizde... nispet yapar gibi olmasın ama dün akşam Kayseri sokakları böyleydi:)))

Bu kadar laf yeter... şimdi de sırada ilk royal icing denememle yaptığım kurabiyelerim var:)))...
geçen haftalarda buldum bu kalıpları markette ve hemen yapıştım çocuk gibi... nerdeyse annelerimizin anlattığı bayramlıklar gibi kalıplarımla yatacaktım gece... gerçi kendilerini geç buldum erken kaybettim çünkü Esra(matrakiye) kopardı benden onları:)))...



malzemeler:
* 125 gr margarin
*1 yumurta sarısı
*1 çay bardağından az pudra şekeri
*alabildiği kadar un
royal icing için:
*1 yumurta beyazı
*100 gr pudra şekeri
* birkaç damla limon suyu
royal icing hem yapımı kolay hem de kurabiye süslemek için çok uygun, aynı zamanda malzemeleri her evde bulunan şeyler... yumurta beyazı ve pudra şekerini kar haline gelene kadar çırpıp birkaç damla limon suyu sıkarak hazırlanıyor... tabii gıda boyasıyla renklendirince daha bir güzel oluyor...
kurabiyeleri de hamuru yoğurup önceden 170 dereceye ısıtılmış fırında 10 dakika kadar pişirmek yeterli... süslemek de size kalmış artık...

25 Ocak 2008 Cuma

BEN GELDİMMM... MAKARNA SALATAM VE MİM...

Evetttt....

her güzel şey gibi çabuk geçti Denizli seyahatim:((... gerçekten çok güzeldi... gelenler gidenler, yapılan ziyaretler, doğumgünü... ayrılık vakti geldi ve geldiğim gibi geri döndüm...
bir de kötü haberim var:((... eşim şirketiyle birlikte Prag'a gitmişti ben denizlideyken ve malesef valizinden fotoğrafmakinamızı çalmışlar:((
sanırım bundan sonra bir müddet telefonla idare etmeye çalışacağım... o yüzden daha önce bloga attığım makarna salatamla merhaba demek zorunda kaldım sizlere... herkesin yaptığı birşey aslında ama ben kırmızı lahana hastası olarak herzamanki gibi makarna salatasının da içine koyup salatamı pembe yemeyi tercih ediyorum... haşlanmış makarna, yoğurt, mayonez, kırmızı lahana ve havuç...
bir de beni bekleyen mimim vardı... ona da cevap vereyim... ablam mimlemiş beni.... soru biraz kazık.... yapmak zorunda olduğumuz halde bir türlü yapamadığımız kolay işler????
evden uzak olduğum için bir süredir... dünya kadar çamaşır birikmiş... yıkadım ama ütüler beni bekliyor... hem kolay hem de sevdiğim bir iş aslında ama tatil rehavetini atamadım henüz üstümden.... canım hiç ütü yapmak istemiyor...
yarım bıraktığım pul boncuk işi... çok zevkli ama başlayınca heryere saçıyorum pulları boncukları... bir de çeyiz derdim yok ya artık... bıraktım iyice...
çocuk odası niyetine yapılmış ama şuan ütü ve ıvır zıvır oldası olarak kullanılan oda iyice dağılmış... toparlamak lazım:((
amannn ne güzel yaşayıp gidiyordum nerden getirdin aklıma ablacım bunları:(((

15 Ocak 2008 Salı

KAPAMA ve MOLAAA:)))

Yılbaşı akşamı melek ablamın kayınvalidesi Rabia yengem çoluk çocuk torun torbaya kapama yapmış yedirmiş... ablam da tutmuş yapılışından itibaren kare kare fotoğraflayıp bizlerle paylaşmak için boguna koymuş bu harika yemeği... tabii ben herzamanki gibi ablamın blogunda ağzımın suyunu akıta akıta okudum kapamayı... çokk severim ve misafir geleceği zaman yaparım da... ama iki kişilik kapama hiç yapmamıştım... sonra verdim kararımı minnicik tencereyi kapattım tepsiye ve yaptım kapamayı... kesinlikle ve şiddetle tavsiye ederim...tarifi burada....
bu arada sizlerden kısa bir müddet müsade istiyorum... Denizli'ye gidiyorum:)))... malum Kayseri'de hava bu sıralar şiddetli soğuk... ben de biraz ısınayım biraz da annemle, ablalarımla, yeğenlerimle içimi ısıtayım istedim... bana dua edin de sağsalim gidip geleyim arkadaşlar olur mu??? hepinizi öpüyorum görüşmek üzere:)))

13 Ocak 2008 Pazar

PEMBİŞ KURBİŞ VE MİNİK KUŞLARIM....

Bu da ne??? ya da bunlar da kim?? diyebilirsiniz... burası benim banyo pencerem:)))... önünde dizilen ufaklıklar da beni hergün ziyaret eden minik arkadaşlarım... malum şu günlerde Kayseri'de hava gündüz dahi -10 derecelerde seyretmekte ve bu minik canlar o soğuğa dayanmaya çalışıyorlar... hem soğuğa karşı koyup yaşamak hem de karın doyurmak çok zor olsa gerek diye düşündüğümden en azından birkeç tanesinin karnını doyurmak boynumun borcu diye düşünüp hergün yaklaşık yarım ekmek yediriyorum ufaklıklara...işte bu resim de yemek bekleyen misafirlerimin resmi:))))
yemek zamanııııı..... tıka basa karnımızı doyurmamız lazım düşüncesi ile telaş içinde yiyoruz yemeğimizi:))))

Minik kuşlar karınlarını doyura dursun biz de un kurabiyesi yapalım olmazsa:)))... geçen gün nasıl un kurabiyesi istedi canım anlatamam... açtım neti , buldum bir tarif denemeye koyuldum...ama tarifi nerden aldığımı inanın unuttum:(((... O sırada aklıma aldığım ama bir türlü kullanmadığım gıda boyaları geldi ve kurbişlerimi pembe yapmaya karar verdim.... Yaptım, yedim, yedik... Ağza alır almaz dağılan, eriyen bir tad... yapımı çok kolay üstelik... Deneyin derim... Şimdiden afiyet olsun....



Gerekli malzemelerimiz;






  • 1 çay bardağından az pudra şekeri



  • 250 gr oda ısısında margarin



  • alabildiği kadar un



  • istenirse yarım çay kaşığı gıda boyası



  • üzeri için yine pudra şekeri
    Tüm malzemeler yoğurulduktan sonra çabuk çabuk şekil verilir ve 170 derecede ısıtılmış fırında 10-15 dakika kadar pişirilir ve yemeye hazııırrrr....

10 Ocak 2008 Perşembe

ERKEK DEDİĞİN....

Ağırlıklı olarak bayanlardan oluşan blogcular ve blog takipçileri ile paylaşmak istedim bu şiiri... Can Dündar sanırım hemen hemen tüm bayanların hislerine tercüman olmuş sanki... beş dakika ayırıp okuyun derim...








Erkek dediğin...


Seni elinin tersiyle değil


avucunun içiyle kavrayacak.


Bileceksin ki


emin ellerdeyim,


başkası tutamaz elimi böyle.


Rahat olacaksın yanında,


çok konuşmayacak,


beynini didiklemeyecek.


ince olacak;


seni senin kadar düşünecek.




Erkek dediğin,


Sen onu merak ettiğinde


kendisine hesap soruluyor


havalarına girmeyecek.


Senin inceliğine karşı


umursamaz sözler sarf etmeyecek.




Erkek dediğin,


Kadının sinirini bozmayacak,


cinlerini tepesine çıkarmayacak,


sanki sen onun için varmışsın


her ne zaman istese emrine amadeymişsin,


o ne yaparsa yapsın


her istediğinde yanında


elinin altında olacakmışsın


triplerine girmeyecek.




Erkek dediğin,


Sen ona sevgini hissettirdiğinde,


sen ona kayıtsız şartsız


aşıkmışsın gibi havalara girmeyecek.




Erkek dediğin


ilgi gördüğünde ilgiyle,


sevgi gördüğünde sevgiyle


karşılık verecek.




Erkek dediğin,


sen onun için kendine baktığında,


sırf ona daha güzel görünmek için


giyinip kuşandığında


hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak.




Erkek dediğin,


Ruhunu okşamasını bilecek.


Romantik olacak


kimi gün habersizce


kucağında çiçeklerle


çıkıp gelecek.


özel günleri unutmayı


marifet sanmayacak.




Erkek dediğin,


Kayıtsız olmayacak


senin bütün zerafetine karşı.


Gerçekten seven bir kadın


sevgi ve ilgi bekler,


erkeğine verdiği aşkın karşılığında


küçük bir tatlı söz,


kısa bir mesaj, bir çağrı bile


onu mutlu edebilir.




Erkek dediğin


bütün bunları


cebinden para harcıyormuş gibi


cimrilikle yapmayacak.




Erkek dediğin,


Ben aranmayı,


cok aramayı sevmem demeyecek.




Erkek dediğin,


Her şey kendi istediği gibi olsun


istemeyecek.


Sadece kendi canının istemesine bağlamayacak


her şeyi.




Erkek dediğinin,


hissettiğiyle yaptığı şey arasında


uçurum olmayacak.




Erkek dediğin,


Cesur olacak cesur.


Seni seviyorum derken


korkmayacak,


başka şeylerin arkasına


gizlenmeyecek.


Seviyorum deyip


bir sonraki perdede kaçmayacak,


özlüyorum diyorsa gelecek,


kaybetmek istemiyorum diyorsa


kaybetmeyecek.




Erkek dediğin


aşkına sahip çıkacak.


Korkak olmaz


erkek dediğin.




Erkek dediğin


iyi sevişecek.


Koyun gibi yatmayacak,


bir an önce şu iş bitse


demeyecek.


Aşksiz yatmayacak yatağa


ve sen bunu bileceksin.




Bir baba şefkatiyle


seni alnından öptüğünde


bileceksin ki


sevgisi geçici ve zayıf


değildir.




Erkek dediğin,


Ve sevgiyle öptüğünde dudaklarından


bileceksin ki


öpüşün tek sebebi


şehvet değildir.




Erkek dediğin


aldatmayacak.


Aldatmak basitliktir.


Seviyorum diyorsa


aldatmaz erkek dediğin.


Aldatıyorsa


sevmiyor demektir.




Erkek dediğin


yakışıklı olacak,


çekici olacak


ama bundan cok daha öte bir şey...


Erkek dediğin,


Zeki olacak.


Kadının küçük yalanlara,


bahanelere inanmayacağını,


kendisini kendi gibi tanıdığını


bilecek.




Kadının zekasını


küçümsemeyecek kadar zeki olacak.


Zeki olacak,


seni bir hamur gibi karmasını bilecek,


o hamura kendisini katmasınıda.




Erkek dediğin,


Değerlerini


bir anlık hevesler uğruna satmayacak.


Namussuzluğunu,


ahlaksızlığını


ancak ve ancak seninle


yataktayken kullanacak.


Yan gözle hatun kesmeyecek,


üstüne sevgili edinmeyecek.




Erkek dediğin önce sevecek.


Kendini sevmeyen erkekten


kimseye hayır gelmez.




Bir bakarsın ki


yıllar sonra bu adamla


ne yatağa sığıyorsun,


ne toprağa...




Koluna girip gezmesini


bileceksin gururla


koynuna alıp sevişmesini de.


Erkek dediğin,


Babalığını da bilecek,


ana-babaya hürmet etmeyi,


kadir kıymet bilmeyi,


vefakarlığı,


fedakarlığı.




..Erkek dediğin seni koruyacak,


kuşatacak .


O nerede olursa olsun


seni koruyacağını bileceksin.




Pısırık olmayacak erkek dediğin.


Erkek dediğin


erkek olacak güzelim.


Seni sadece sen olduğun için sevecek.


Parayla pulla,


kariyerle,


güçle,


kimin ne dediğiyle hareket etmeyecek.




Hem sevgilin,


hem arkadaşın,


olacak




CAN DÜNDAR



8 Ocak 2008 Salı

ŞEHZADE TATLISI


Ben de şehzade tatlısı yaptımmmm:)))... ramazanda iftar davetlerimden birinde denemiştim ilk olarak... şerbetli tatlılar kadar ağır da değil sütlü tatlılar kadar hafif de... ikisinin arasında bir lezzet istiyorsanız, daha doğrusu hem şöyle tatlı gibi bir tatlı yiyeyim hem de içim cayır cayır yanmasın diyorsanız kesinlikle tavsiye ederim ben bu tatlıyı... tarifi kimden mi??? tabii ki marifetli melekten... bu günlerde iyi alıştım ben hazıra kaçmaya... tarifi buradaaa... ablam dondurma ile servis etmiş... ben crem ole denedim... tercih zevkinize kalmış... şimdiden afiyet olsun...

6 Ocak 2008 Pazar

Didem'in rulo böreği
















Eski yılın son günlerinden birinde malum didem beni çaya davet etmişti ve orda çokkk güzel bir börek yedik... yılbaşı akşamı misafirlerime yapmak istedim böreği ama malesef tarifi almamıştım didemcikden ... biraz 6. his biraz da tecrübelerime dayanarak yaptım böreği tarifi almadan... epey de benzedi ve bir o kadar da beğenildi... hem kolay hem de çok lezzetli bir börek isterseniz deneyin derim... aynı zamanda hazırlayıp buzlukta bekletebilir ve acil durumlarda hemen pişirebilirsiniz.... tarifi ben vermeyeceğim çünkü burada var:)))... ellerine sağlık didemmm...

5 Ocak 2008 Cumartesi

yeni evim ve sobe:)))

merhabalar....

ben de artık ev değiştirdim çünkü blogcuda kendimi çokkk yalnız hissettim:)))... baktım herkes buraya gelmiş ben de geldim... ben
ablamı blogcu yaptım o da beni blogspotcu... bundan sonra daha düzenli daha disiplinli bir şekilde sizlerle birlikte olmak ümidiyle...
şimdilik tarif yok...
ama sobe var:)))... ablacım beni sobelemiş ve bana da cevaplamak düştü tabii ki...
BLOGUN HAYATIMDAKİ YERİ....
blog yazmaya ne zaman başladım?
mmmm... sanırım 2007 ağustos ayında başladım... yeni evli olduğum için bazı yemekleri yapmak için internetten yardım almam gerekiyordu ve çeşitli bloglarla karşılaştım... benim de yapmam gerekiyor dedim ve hemen önce kendime sonra ablama blog açtım...
blog yazılarımın konusunun belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum? yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum...
tabii ki içimden geldiği gibi o an ki ruh halimle bağlantılı yazılar yazıyorum... ama konu genel anlamıyla yemek olduğu için zaten çizgiden kaymak gibi bir konu sözkonusu olmuyor...
blog yazmak için, gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum???
aslında blog yazmak için günlük işlerden feragat etmek gerekmiyor... ama diğer blogları gezmek, yorum yazmak vs. gibi işlere dalınca bir bakıyorsunuz ki akşam olmuş... olsunnnn...
blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken artan beklentiler yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı???
hayır, hayır, hayır... zaten zorunlu bir hal aldığı zaman o blogdan çıkan kokudan bile belli olur... zorunlu bir iş yapmak hiç tarzım olmamakla birlikte tamamen içimden geldiği ve de keyifli olduğum zamanlar blog yazıyorum...
blog yazmayı daha ne kadar sürdüreceğim???
sanırım en zor soru bu... bilmeeemmmm.... diye cevap vereceğim... blog yazmaya zevk aldığım sürece ve de teknolojik sorunlar olmadığı sürece devam etmek istiyorum... ama günün birinde bir iş sahibi olursam, o iş çok yoğun olursa ya da bir bebek sahibi olur da ona bakmayı bile zor becerirsem sanırım bırakırım bloğu... kısaca söylemek gerekirse hayatımın gidişatını aksatmadığı sürece blog yazmaya devam etmek istiyorum...
ben de sevgili
didemi, eğer sobelenmedilerse serabı ve nili sobeliyorum...